16 Şubat 2014 Pazar

Tentation

Bana yaşadığın şehrin kapılarını aç...
Sana diyeceklerim söylemekle bitmez.
Yıllardır yaşamamdan çaldığım zamanlar,
Adına düğümlendi.

Bana yaşadığın şehrin kapılarını aç.
Başka şehirleri özleyelim orada seninle.
Bu evler, bu sokaklar, bu meydanlar,
İkimize yetmez.

Özdemir Asaf


İstanbul-İzmir arası bir ikilemin eşiğinde, deniz yoluyla kaçası geliyor insanın. Zamanın gerçekten durduğu ve mevsimlerin nabız gibi atmadığı bir iklimde başka sokaklar, başka caddeler ve başka evler arayabiliyor gözlerin.Başka binaların yapım tarihlerine takılıp başka Arnavut kaldırımlarının taşlarını sayar görüyorsun kendini. 
Çocuklar çıkıyor karşına. Zamanı durdurabilen kadim oyunların oyuncuları. Hiçbir akşam ezanı sokamıyor onları evlerine. Ve hiçbir sabah ezanı uyandıramıyor.
Hangi sulardan içtin? Hangi ada düğümlendi çalınan zamanlar? Bu zamanlar hangi mevsime aitti? Hangi şehrin kapılarının açılmasını isterken saydın mevsimleri?
Duran zaman hangisiydi? Hangi nabza düğümledin mevsimleri.
Hangi çocuğun sokaktaki çığlığıydı gözyaşının yansıması? İçine akıttığın neydi?
Hangi sonsuzluk hangi şehrin çıkışı, hangi sokağın başıydı. Gözyaşı kokan bu şehirde tüm sokaklar meydanlara çıkmaz mıydı?
Kesişmeyen zamanlarda aynı sokaklarda oyunlar oynamadık mı?



14 Şubat 2014 Cuma


Ey ilkbahar rüzgarı, bahçede 
bülbüllerden telaşlı bir feryat çıktı. 

Senin gönül aldatan yüzün gülle kıyaslanamaz

sen güllerin arasında dikenlerin arasındaki bir gül gibisin

Ey aşk dermanlarının hazinesi

Aşıklarına ilgi göster
Merhem senin elinde, yine de bizi yaralı bırakırsın

Ölümümüzden sonra başka bir ömür gerek

Ki biz bu ömrü sevgiliye kavuşma ümidiyle yaşadık

12 Şubat 2014 Çarşamba


Hem çok eski, hem de çok yeni. Olağan bir şekilde aklıma Yunan İç Savaşı geliyor. Hüzünlü. Mandolinden olsa gerek. Sigara yakma ihtiyacı duyuyor insan. Şarkının altındaki ritmin hızıyla tükeniyor mevsimler. Zeytinyağlı hüzün. Komşu hüznü. Sıvılaştırılmış tahin de fasulye piyazının pezevengi değil midir zaten? Mevsimler ritmik bir hızla tükeniyor. Birbirinin pezevengi olan tüm besinler kısık gözlü gülümsemeler eşliğinde puslu bir cam parçasının içine hapsoluyor. Progresif Gece Yarısı Şiirleri yazmak geliyor içimden. Müziği dinliyorum. Kaybedilenlerin, yitirilenlerin ardından yakılan bir ağıt gibi. Hüzünlü ama neşeli. Biralı ama midyeli gibi. Ya da sanki domatesli ama bir de peynirli. Bu şarkı "hüzünlerin pezevengi" izlenimi veriyor bana. İstisnasız dalıp düşünmelerin...Haliç'e bakan bir çay bahçesinden süzülüp gerçekleşen bir mezar ziyaretinin...